İçeriğe geç

ZİNDE KUVVET Yazılar

Bilginin ve Cehaletin Kısa Tarihi

Aydınlanmanın ve aklın karşısındaki en büyük engel her zaman için cehalet olmuştur. Dogmatik kabullere, söylenegelen geleneksel dedikodulara ve inanılmak istenileni gerçek kabul edişe dayanan; doğrulanabilir, bilimsel ve akla dayanan bilgiyi dışlayan bir düşünce şeklinin kendi kabuğunu kırarak kendisinin, dünyanın ve evrenin farkındalığına erişebilmesi mümkün değildir. Bu sebeple aydınlanma her şeyden önce bir düşünce şekli değişikliğidir.…

Milliyetçilik: Monarşileri Yıkan, Teokrasilere Son Veren Bir Modern Çağ İdeolojisinin Türkiye’deki Gelişimi

Milliyetçilik, tarihin son dönemine damgasını vurmuş ve üzerine en çok tartışılan konularından biri olmuş bir modern çağ ideolojidir. Milliyetçilik, vatanseverlikten farklı olarak bir duygudan ibaret olmayıp kendine özgü bir düşünsel temeli, metodolojisi, sanat ve estetik anlayışı ile ekonomi, siyaset, hukuk, bilim, din gibi alanlarda kendine özgü politikalar üreten bir düşünceler bütünüdür. Nitekim 1789’daki Fransız Devrimi…

Son Yüzyılında Osmanlı Ekonomisi – 2 : Borç Batağından Düyûn-u Umûmiye ve Tütün Rejisi’ne

Baltalimanı Ticaret Antlaşması’nın tek başına bile Osmanlı Devleti’nin ekonomik bağımsızlığına son vererek onu bir işgalsiz sömürge haline getirdiğini görmek mümkündür. Osmanlı Devleti kendi gümrük vergilerini bile kendisi belirleyemeyen, ülkesi Batılı ülkelerin pazarı olmuş bir hale düşmüştür. Fakat bu sadece bir başlangıçtı, çok daha kötü bir vaziyete doğru hızla ilerleniyordu. Osmanlı İmparatorluğu ilk dış borcunu 1854-1856 Kırım…

Son Yüzyılında Osmanlı Ekonomisi – 1 : Bağımsızlığın Sonu, Baltalimanı Ticaret Antlaşması

Cehalet ve hamasetin kutsandığı, bilginin ise adeta ayıp sayıldığı, sosyal medyada karşılaşılan bir iddianın veya kime ait olduğu şüpheli bir sözün akademik kitaplardan veya ömrünü bu işlere adamış âlimlerden daha çok ciddiye alındığı şu günlerde biz ne dersek diyelim tesiri olmuyor lakin sussak da gönül razı gelmiyor. Günümüzde en bariz yalanlar, en komik saçmalıklar hiç…

Medeniyetlerin Kesişme Noktası: Küçük Ayasofya

Sultanahmet Meydanı‘nın güneybatısından denize doğru inerken tren yolunun hemen yanında, Cankurtaran ile Kadırgasemtlerinin kesiştiği alanda, bulunduğu mahalleye adını veren küçük bir cami ile karşılaşırız. Küçük ve mütevazı görüntüsünün aksine mimarisi ile yeni bir çağ açan, ilginç hikayeler barındıran bir yapıdır Küçük Ayasofya. Kilise olarak inşa edilen yapının asıl ismi Sergios ve Bakhos Kilisesi idi. Doğu Roma İmparatoru I. Jüstinyen (Justinianos/Iustinianus) ve karısı Theodora tarafından 527 senesinde yapımına başlanan…

Balkan Notları – 3 : Makedonya / Üsküp

Tarihin peşinde, özellikle de son dönem Osmanlı tarihinin peşinde koşan biri için Makedonya büyük bir heyecan kaynağıdır. Nasıl olmasın ki; 19. yüzyılın paylaşılamayan yorganı Makedonya idi; bir yanda bu toprakları elinde tutabilmek için direnen Osmanlı İmparatorluğu diğer yanda ise buraları Osmanlı’dan koparabilmek için bin bir türlü oyun çeviren düvel-i muazzama. Makedonya dağlarında cirit atan Sırp,…

Balkan Notları – 2 : Kosova / Prizren

Kosova küçük bir ülke olduğundan şehirlerarası yolculuklar da çok kısa sürüyor. Otobüsle Priştine’den Prizren’e geçmek iki saatten daha kısa zaman alıyor. Ülkedeki otobüs ücretleri oldukça düşük ancak otobüsler de son derece eski ve bakımsız. Prizren’e giren otobüsleri ilk karşılayan ABD askerleri için dikilmiş bir anıt ve yanında göndere çekilmiş ABD bayrağı oluyor. Anıt, 1999’daki NATO…

Balkan Notları – 1 : Kosova / Priştine

Bir gruba veya tur organizasyonuna bağlı olmaksızın sadece sırt çantanız ve haritanız ile gezmenin en güzel yanı tamamen bağımsız olmanızdır, sabah kalktığınızda haritanızı açarsınız ve gitmek istediğiniz ülkeyi, şehri seçersiniz. Seçiminiz sadece size kalmıştır ve bu seçimi yapabilmek insana tarifi zor bir özgürlük hissi yaşatır. Üstelik gittiğiniz şehirlerde sadece size gösterilen veya gösterilmek istenen turistik…

Bir Taş Koltuğun Üzerinde İstanbul’un Tarihine Bakmak

Sultanahmet Camii’nin avlusunda bulunan, yekpare taştan yontma bir koltuk zamanında şehrin en ihtişamlı yapısı olan Hipodrom’un parçasıydı. Seyirci oturma sıralarının bir parçası olan taş koltuk yaklaşık 1800 yıldır At Meydanı’nda yaşananların tanığı olarak bugün hâlâ meydanı izlemeye devam etmektedir. Taş koltuğun tanıklık ettiği olaylar saymakla bitmez. Hipodrom’da yer aldığı dönemlerde; vahşi hayvanlara karşı sergilenen gösteriler,…

‘Dünyaların Savaşı’nda İki Müttefik: H. G. Wells ve Atatürk

Herbert George Wells veya daha bilinen yazımıyla H. G. Wells, günümüzde daha çok Dünyaların Savaşı, Görünmez Adam, Zaman Makinesi gibi kült bilimkurgu eserleri ile tanınmaktadır. Oysaki kendisi disiplinlerarası çalışma şeklini benimsemiş ve bu doğrultuda birçok farklı alanda eserler vermiş bir kişidir. Kendisinin aynı zamanda bir tarihçi olduğu, bu alanda çok önemli eserler verdiği ve Mustafa…

Kazım Karabekir ve Dış Politika Üzerine Görüşleri

1) Kâzım Karabekir’in Hayatı Milli Mücadele kahramanı ve siyaset adamı Musa Kâzım Karabekir, 1882 yılında İstanbul Kocamustafapaşa’da doğmuştur. Ailesi Karaman’ın bugünkü adı Kazım Karabekir İlçesi olan Gafariyat ilçesinde kasabasındandır. Babası, Kırım Savaşı’na 16 yaşında gönüllü olarak yazılmış, Silistre ve Sivastopol Muhaberelerinde bulunmuş ve yaralanmış Mehmed Emin Paşadır. Mehmed Emin Paşa, binbaşı iken Kastamonu alay beyliği…

Bir Bağımlılık İlişkisi Olarak Osmanlı – Almanya Yakınlaşması

Türkler ile Almanların ilk teması 1147 yılında II. Konrad’ın Haçlı Seferi sırasında 90 bin kişilik ordusuyla Anadolu’ya gelmesi ve İznik’te bozguna uğramasıyla başlar. Bu savaştan sonra Saksonya Dükü Henri, 1171’de Filistin’den Almanya’ya Anadolu üzerinden dönerken Kılıçarslan’ın gönderdiği 400 asker tarafından sınırda törenle karşılanmış ve konuk edilmiştir. Bu olay Türkler ile Almanlar arasındaki dostluk sürecinin de…

1908 Devrimi: Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik ve Adalet

23 Aralık 1876, Haliç Tershanesi’ndeki Bahriye Nezareti’nde İngiltere, Fransa, İtalya, Avusturya-Macaristan, Almanya, Rusya ve Osmanlı heyetleri toplantı halindedir. Konu Osmanlı’nın Balkan toprakları ve büyük devletlerin bu topraklar üzerindeki çıkarlarıydı. Batılı devletler ile Rusya arasında kıyasıya bir mücadele beklenirken Osmanlı heyeti garip bir şekilde sakindi, sanki bir şey bekleniyor gibiydi. Nitekim konferansın açılış oturumunda dışarıdan ardı…

Paris Komünü’nde Üç ‘Jön Türk’ün Hürriyet Mücadelesi

Yıl 1868, Jön Türkler Abdülaziz’e karşı verdikleri hürriyet mücadelesini başka bir cepheye taşımışlardı. Fikri mücadeleyi yürütebilmek için Avrupa’da gönüllü sürgündeydiler. Toplam dokuz kişiydiler; Mehmed Bey, Reşad Bey, Nuri Bey, Agah Efendi, Rıfat Bey, Hüseyin Vasfi Paşa, Ziya Paşa, Ali Süavi ve Namık Kemal. Hepsi varlıklı ailelerin eğitimli çocuklarıydı. En yaşlıları Namık Kemal henüz 25 yaşında idi, en gençleri ve…

Bir Kuşağa Yön Veren Aydın; Doğan Avcıoğlu

1960’lı yıllarda Türk aydınlarının üzerinde en çok tartıştığı sorunlardan biri; “Türkiye azgelişmiş ve emperyalizme bağımlı bir ülke olmaktan nasıl kurtulur, kalkınmasını nasıl sağlayabilir?” idi. Bu tartışma emperyalizme karşı bağımsızlık savaşı vermiş, kazanmış ama buna rağmen kısa sürede yine emperyalizme bağımlı hale gelmiş olmanın şaşkınlığı içerisinde yürüyordu. Şevket Süreyya Aydemir 1932’de yazdığı “İnkılap ve Kadro” kitabının…

İslam Tarihinde Tasvir Geleneği ve Ecdat Hamaseti Üzerine

Hz. Muhammed karikatürlerine karşı yükselen tepkilerin onun hicvedilmesine mi yoksa resmedilmesine mi karşı olduğunun oldukça belirginsizleştiği bugünlerde hicvedilmesi tartışmasını ve özellikle bazı karikatürlerin hakaret niteliği taşımasını bir kenara ayırarak bakabilirsek, resmedilmesi konusunda günümüz Müslümanlarının çoğunun ve ülkemizdeki “ecdat torunlarının” sandığından farklı bir tarihi tablo ile karşılaşmaktayız. İslam dünyasındaki genel kanı Hz. Muhammed’in bedenen resmedilse bile yüzünün gösterilmemesi gerektiği yönündedir.…

Türk Devrimi’nin ‘Unutulan Adam’ı Yusuf Akçura

Niyazi Berkes, Yusuf Akçura için Ziya Gökalp’in yanında “unutulan adam” der. Oysaki Yusuf Akçura Türk milliyetçiliğinin fikir babasıdır, o Türkçülüğün manifestosu kabul edilen “Üç Tarz-ı Siyaset”in yazarıdır. Akçura’nın fikirleri Osmanlı Devleti sınırlarının ötesinde Rusya Türkleri içerisinde de etkili olmuş ve gerek Rusya Türkleri gerek Osmanlı Türkleri arasında milliyetçi – aydınlanmacı fikirlerin önderlerinden biri olmuştur. Bu…

Bağımsızlığın Teorisyenleri; Bağımlılık Okulu

Bu yazıda öncelikli olarak; bağımlılık teorilerinin temelinde yer alan kavramların Marksist düşünce içerisindeki gelişimi ve bağımlılığın teorik zemin kazandığı 1960’lı yıllardan önce bağımlılık ilişkileri hakkında üretilmiş fikirlerin incelenmesi ile başlanarak Bağımlılık Okulu’nun oluşumuna sahneyi hazırlayan fikri gelişimin izi sürülmüştür. Ardından 1960’lı yıllardan itibaren Bağımlılık Okulu dahilinde üretilmiş olan çeşitli bağımlılık teorileri kişiler nezdinde ele alınarak…

1921 ve 1924 Teşkilât-ı Esasîye Kanunları : “Hakimiyet Bila Kaydu Şart Milletindir.”

1. 1921 TEŞKİLÂT-I ESASÎYE KANUNU ÖNCESİ YAŞANAN GELİŞMELER Osmanlı İmparatorluğu Balkanlardaki topraklarını zaten I. Dünya Savaşı öncesinde kaybetmişti, Dünya Savaşı ile Arap topraklarının da kabıyla Osmanlıcılık ve Pan-İslamizm akımları çökmüştü. Dünya Savaşı’nın ardından gerçekleşen emperyalist işgale karşı gelişen tepki, teslimiyetçi ve işbirlikçi görüşleri de çürütüyordu. Ulusal ve bağımsız bir toplum ve devletin kurulma zorunluluğu kendini…

1876 Kanun-ı Esasîsi : “Türkiye hükümet-i meşruta sırasına dahil olmuştur.”

1. MEŞRUTİYET’İN İLANI ÖNCESİ DURUM             1.1. Tanzimat’a Karşı Tepkiler 1876 yılındaki Kanun-ı Esasî’nin ilanına giden yolda Osmanlı Devleti bir çok kilometre taşını gerisinde bırakmıştı; 1808 yılında Sened-i İttifak, 1839 yılında Tanzimat Fermanı, 1856 yılında Islahat Fermanı, 1864 yılında Vilayet Nizamnamesi ve 1868 yılında Şura-yı Devlet’in kuruluşu Kanun-ı Esasî’nin ilanı için gerekli zemini oluşturmuştur. Tanzimat’ın…

Yol Geçsin de, Varsın Bağrımızı Delip Geçsin!

Bizdeki yol sevdası eskilere gider. Devr-i Aziz’deyiz, “Allah’ın bir hikmeti” olarak Batı’da vücut bulan “medeniyet”i yakalamak için çareyi teknik ve teknolojide aradığımız yıllar. Öyle ki; Lale Devri’nde kendilerini eğlenceye ve lükse vuran devletlülerimiz Batılıları yakalayabilmek amacıyla Sadabat’ta yaptırdıkları sarayları, köşkleri, kasırları bile yerlerine fabrika yapılsın diye tek tek elden çıkarırlar. O yıllarda ortada henüz ne…

Medet Medet… Ecel Celalileri Aldı Mustafa Han’ı

Şehzade Mustafa; Osmanlı tarihinin en acıklı ve etkileyici hikayelerinden biri, babası Sultan Süleyman’ın ilk göz ağrısı, annesi Mahidevran’ın umudu, yeniçerilerin kahramanı, Hürrem’in engeli, Rüstem’in hedefi… Şehzade Mustafa; otuz sekiz yaşındayken babası Sultan Süleyman’ın emriyle ecel celalilerine sunulan, henüz yedi yaşındaki oğlu dahi nizam-ı âlem adına katledilen, acısıyla kardeşi Cihangiri kahreden, ardından ağıtlar yakılan… Şehzade Mustafa,…

Tarihin Sonu mu?

İdeolojilerin sonunun gelip gelmediği tartışıla dururken Japon asıllı Amerikalı sosyolog Francis Fukuyama 1989 yılında yazdığı bir makaleyle tarihin de sonunu ilan etti. Fukuyama’nın daha sonra genişleterek “Tarihin Sonu ve Son İnsan” ismiyle kitaplaştırdığı tezinin özü şuydu: Otoriter hükümet sistemi ile merkezi plan ekonomisinin çöküşü neticesinde evrensellik iddiasına sahip yalnızca tek bir politik model kalmıştır; liberal…

Sosyal İnsanın Çöküşü

Osmanlı şehirleri külliyelerin etrafında gelişirdi. Cami, hamam, medrese, kütüphane, hastane, idari binalar vs. planlı olarak bir meydanın etrafında inşa edilerek bir merkez oluşturulur, ancak o merkezin etrafında oluşmaya başlayan yerleşim bölgelerine ise karışılmazdı. Yerleşimler arttıkça caddeler, sokaklar, binalar kendiliğinden şekillenirdi. Eski İstanbul’un çıkmaz sokaklarıyla meşhur olmasının nedeni de buydu. Osmanlı şehirlerinin sosyal yaşam alanlarını bu…

İdeolojinin Sonu mu?

İdeolojilerin sonunun geldiği ilk defa Amerikalı Sosyolog Daniel Bell’in 1960 yılında yayınlanan “İdeolojinin Sonu” isimli kitabında dile getirilmiştir. Bell bu eserinde, insanlığın post-endüstriyel olarak adlandırdığı yeni bir döneme girdiğini ve bu dönemde insanların artık etik ve ideolojik kavramlara değer vermediği, siyasi sorunların insanlar için önemini yitirdiğini bunun yerine insanların önceliğini iktisadi sorunların aldığı ve insanların…

Şarkiyatçılık: Bir Kürede Doğu’nun Ve Batı’nın Tayini

“Esrar! Tevekkül! Kısmet! Kafes, han, kervan                         şadırvan! Gümüş tepsilerde rakseden sultan! Mihrace, padişah, bin bir yaşında bir şah. Minarelerden sallanıyor sedef nalınlar, burunları kınalı kadınlar ayaklarıyla gergef dokuyor. Rüzgârlarda yeşil sarıklı imamlar ezan okuyor!” İşte frenk şairinin gördüğü şark! İşte dakikada 1.000.000 basılan kitapların             şarkı! Lâkin ne dün          ne bugün                    …

Aydınlanma, Modernizm ve Yeni Arayışlar

“İnsanlar savaşır ve kaybeder; uğruna savaştıkları şey yenilmelerine rağmen gerçekleşir, ama ortaya çıkan düşündüklerinden başka bir şeydir; başka insanlar başka bir adla onların davası için savaşmak zorunda kalır.” –William Morris Aydınlanma nedir? Kant’ın tanımıyla aklını kullanma cesaretini göstermek yani insan aklının özgürleşmesi; başkalarının, tabuların, önyargıların, değişmez kabul edilen geleneksel fikirlerin ve dinin tahakkümünden kurtulmasıdır. Son…

Başlarken…

İnsanlık için çok zor geçti son birkaç yüzyıl. Acıları, zulmü, sömürüyü, kayboluşları, yabancılaşmayı, yozlaşmayı yaşadık her geçen gün etkisini daha fazla hissederek. Üstelik en fazla hissedenlerdendik biz, bu süreci. Karşısındakini istediği gibi şekillendirerek ötekileştirip kendini onun üzerinden tanımlayan, uygarlığı tek tipleştiren, aklın yolunu birdir diye dayatan ve Deli Dumrul kesilip o yolun başına dikilen bir…